FIAC; Paris’te Çağdaş Sanatın nabzının tutulduğu fuarın 46 cısı görkemli geçti… 75 bin ziyaretçi
MEHMET ÖMÜR
Her yıl Paris’te gerçekleşen dünyanın en önemli üç çağdaş sanat fuarından birisi olarak kabul edilen FIAC bu yıl 46. senesini doldurdu. 17 Ekim Perşembe ve 20 Ekim Pazar günleri arasında gezildi. Biz maalesef basın akreditasyonu için başvurmakta geciktiğimiz için ancak son gün gezebildik. Önümüzdeki yıl bu hatamızı tekrarlamamaya ve vaktinde davranmaya söz verdik. 1974’te Paris’te kurulan Uluslararası Çağdaş Sanat Fuarı [Foire Internationale d’Art Contemporain], modern ve çağdaş sanat galerilerini bir araya getirir. Plastik sanatların tüm alanları temsil edilir: resim, heykel, fotoğraf, enstalasyon, video, performans ve dijital sanat. 29 ülkeden 199 galerinin katıldığı fuara aşağı yukarı 4 gün içinde 100 bine yakın ziyaretçi gelir.
2009’dan beri FIAC’ın resmi ortağı olan Galeries Lafayette Group 10 galeriye mali destek verir.
2 yıldır Tasarım Sektörünün fuara kabul edildiğini duymuştuk. Modern ve çağdaş tasarımın beş temel galerisinin bu yıl fuarda temsil edilmesi doğrusu ilgimizi çekti.
Sadece galerilerin başvurabildiği bu yılki fuarda ana mekanlar başta Grand Palais olmak üzere Petit Palais, Tuilerie bahçeleri, Vandome ve Concorde meydanıydı. İran, Fildişi Sahili ve Tunus’un aralarında bulunduğu 29 ülke arasında Türkiyenin adını bulamamak tabii ki bizi üzdü. Katılıan ülkelerin dağılımı şöyle: Avrupa (% 70 ancak Fransa bunun %30 unu oluşturuyor), ve Amerikan (% 20) ve diğer ülkeler.
Genel Sektör galerileri, uzmanlık alanlarını, coğrafi alanları ve tamamlayıcı kuşakları temsil eden, uluslararası üne sahip galeri sahiplerinden oluşan bir komite tarafından seçildi. İşte esçici kurul: Isabelle Alfonsi (Marcelle Alix, Paris), Olivier Antoine (Consept, Paris) , Florence Bonnefous (Paris Air, Paris), Daniel Buchholz (Buchholz, Berlin, Köln, New York), Mark Dickenson (Neue Alte Brücke, Frankfurt), Joseph Nahmad (Nahmad Contemporary, New York), Niklas Svennung (Chantal Crousel), Paris), Christophe Van de Weghe (Van de Weghe, New York) ve Paolo Zani (Zero, Milano)
Ben önce Tuilerie bahçelerindeki heykelleri Sanat tarihi hocası ve küratör Alexandra Fau ile gezdim. Burada Cesar’ın eseri, Calder’in ve bir de Noel Dolla’nın eserleri beni etkiledi. Bu belki de benim klasik çağdaş sanatçılar arasındaki beğenimle ilgili olabilir. Diğer eserler daha çok genç çağdaş sanatçılara aitti. Kimler vardı derseniz; Cesar Baldaccini’nin kendi orijinal parmağından çeşitli boyutlarda ürettiği ve “El, Rodin’den Picasso ‘ya” adlı sergide sunduğu başparmağı “Sorry, We are closed” adlı galeri tarafından sergileniyordu. Bu eser artık her sanatseverin tanıması gereken klasik bir eser. Kalder’e gelmeden önce Nice yerleşimli ve 1945 doğumlu Noël Dolla’nın eserinden bahsedeyim. Noël Dolla yapıtlarında daha çok resim hatta daha çok soyut resim tarafından ortaya atılan sorunsalın peşinde. Noël Dolla, resimle ile sosyal konular arasında uzlaşı arayan sanatçı olarak yer adından söz ettirmektedir. Jardin des Tuileries’deki eserinde, Dolla havuzun içine yüzlerce renkli şemsiye batırmış. Bu eser bahçenin Concorde meydanına bakan yüzündeki Orangerie müzesindeki Monet’in “Nilüferleri”ne bir gönderme olarak okunması gereken bir eserdir.
Amerikalı heykeltıraş Alexander Calder (1898 – 1976), Janey Waney adlı Tuileries’de izlediğimiz eserini 1960’larda Andy Warhol’un korumasındaki Jane Holzer’in isteğine uyarak yaptı. Holzer, Warhol’un stüdyosunda bu eserin bir küçük modelini görür ve daha büyüğünü ister. Bu eser aslında sanatçının ünlü Stabiles ve Mobiles’lerinin bir birleşimi. Janey Waney, 360 derece dönebilen bir başı var ve 1970’lerde geliştirdiği ilk kırmızı Stabiles’inden biri olduğu için sanatçının diğer eserlerinden ayrılıyor.
Jardin des Tuilerie’deki diğer sanatçılara gelince bazıları şöyle;
JEAN-MARiE APPRiOU; 9 parçadan oluşan aluminium eritme 2018 yılı üretimi Mağara adlı çalışması.
PiERRE ARDOUViN; Boyalı metal ve PVC den üretilmiş “QUi SÈME LE VENT?” adlı 2019 yılı eseri.
Katina Bock’un “Parazit Çeşme” adlı 2017 yılı
Bronze, ve Şeffaf PVC borudan den oluşan eseri.
ROMUALD HAZOUMÈ’nin “ELF RiEN a FOUTRE” adlı 2005 yılı eseri ni çok sevdim. Bana özellikle Türkiye ve Suriye-Irak arasındaki petrol trafiğini anımsattı.
Alex Katz’ın “Şans” adlı eseri emaye porselen 2016 yılı bir işi.
Moataz Nasr, 2018 Güneş Teknesi adlı eserini biraz mercek altına alalım isterseniz.
Moataz Nasr, 1961’de Mısır’ın İskenderiye kentinde doğdu. Kahire’de yaşıyor ve çalışıyor. “Sun Boat” birbirine bağlanmış 350 ekmek küreğinden oluşmaktadır. Bu eser sonsuz bir döngüye işaret eder. Çalışma, göç krizini ve insanların sürekli yer değiştirmesine dikkati çekmektedir. Bu eseri istenirse “Eski Mısır sakinleri, güneş tekneleri ve büyük kürekler yardımı ile bu yaşamdan sonsuz hayata göç ettiler.” diye de okumak mümkün tabii ki.
Tuilerie bahçelerini bırakıp Grand Palais’ye geçmeden önce ücretsiz gezilen Petit Palais’deki Türk Atasözü adlı esere ve yaratıcısı Erik Dietman’a bir göz atalım. Erik Dietman adından çok söz edilen önemli bir çağdaş sanatçı.
Dietman’ın eseri bizi adıyla da ilgilendiriyor.
Erik Dietman, 1937’de İsveç’te doğar. 2002 yılında Paris’te ölür. “Türk atasözü” adını verdiği eseri bir rüyadan yola çıkar. Bu inanışa göre, rüyasında ayakkabılarını yanan mumlarla dolu bulumak, rüyayı gören kişinin istenmeyen biri olacağı anlamına gelir. Eserin orijinali 1998 yılında anatçının gerçek ayakkabıları ile sergilenmiştir. Fiac’da Petit Palais’deki eserde Erik Dietman’ın kullandığı ayakkabılarının bronzlarını içlerinde birer elektrikli mum yanarken görüyoruz.
Farklı bir çağdaş sanat eseri 1998 de ölmeden 4 yıl önce yaptığı bu eser çağdaş sanat tarihi derslerinde sanatçının temel eseri olarak öğretilmektedir. Dietman kendisini dünyanın her yerinde evinde gibi hissederken aynı zamanda dünyanın hiçbir yerde evindeymiş gibi hissetmeyen bir sanatçı oldu.
İsveç’ten ziyade Fransa’da yaşamayı arzu etti.
2019 Fiac fuarını birkaç sayfaya sığdırmak zor.
O nedenle biz de ana mekan Grand Palais’ye geçmeden önce önemli çağdaş Japon sanatçı Kusama‘nın Vendome meydanındak eserini göz atalım.
En ünlü çağdaş sanatçılardan biri olan Yayoi Kusama, 70 yıllık kariyeri süresince galerilerin duvarlarını, tavanlarını ve zeminlerini döşeyen çeşitli büyük enstalasyonlar yarattı.Yayoi Kusama birçok kamu sanat projesinde çalıştı ve yaratıcılığını dış mekanlardaki kamusal alanlarda kullandı. Bu deneyimlerden yola çıkarak, Place Vendôme için yeni özel bir eser tasarladı. Kusama kabak, bezelye gibi motiflerden bazılarını işlerinde kullanıyor. Biz sadece açılışta görülebilen sonra kötü hava koşullarından etkilenmesin diye Vendome meydanından kaldırılan Büyük kabağını maalesef göremedik. Kabak, 1940’ların sonlarından beri Kusama’nın sanatında tekrar eden bir tema olmuştur, çünkü Kusama Kabbal kabağı tarlalarının yakınında büyümüştür.
Kusama’ya göre “kabaklar gerçekten saygı uyandırmıyor. Ancak büyüleyici ve çekici şekillerini seviyorum. Kusama’nın bezelyeleri ve sonsuza dek tekrarlanmaları kavramı, artık sadece sanat dünyasında değil, halk arasında da iyi bilinen bir yönü. Kusamaya göre, formların sonsuzluğa doğru tekrarlaması, estetik yaklaşımının ayrılmaz bir parçası olmuştur.
Kusama yaklaşık yirmi yıldır şişirilebilir maddeler kullanıyor, ancak Place Vendôme ürettiği işi çok özel. Bu eseriyle, mimari ve manzaraya yönelik işlerinde önemli bir aşama kaydediyor. Sanat felsefesinde Kusama, Güneş’i, Ayı ve Dünya’yı ayrıca küreler ve insanları diğerlerinin ortasında bezelye olarak tanımlar. Her bir bezelyenin kendi başına var olamayacağını, her “bezelyenin” başkalarına yardım ettiği ve desteklediği görselleştirmenin mümkün olacğını ve insan toplumunu temsil edeceğini vurguluyor.
Kusama, şöyle diyor: “Place Vendôme’a eserimi yerleştirerek sevgi ve barış mesajımı Parisliler ve tüm dünyanın insanlarıyla paylaşmak istiyorum.
Artık Grand Palais ye girip gezmenin zamanı geldi.
1900 Dünya Fuarı için inşa edilmiş ve tarihi bir anıt olarak bilinen Grand Palais, çağdaş yaratım ve inovasyona adanmış etkinlikler sırasında, yılda 1,5 milyondan fazla ziyaretçiyle Avrupa’nın en büyük cam tavanının altına ev sahipliği yapıyor.
Grand Palais gibi, Petit Palais de 1900 Dünya Fuarı için inşa edildi ve 1902’de Musée des Beaux-Arts de la Ville de Paris oldu.
Bu küçük parantezden sonra isterseniz benim Grand Palais’de en beğendiğim sanatçı ve eserlere de şöyle bir göz atalım isterseniz.
Önce Fuarda rastladığım bir türk isminden bahsedeyim. Özgür Kar Amsterdam yerleşimli bir sanatçı. Özgün işlerini Edouard Montassut aracılığı ile sergilemiş.
Anish Kapoor 1.200.000 euro dan satışa sunulan 2019 yılı Ayna adlı eserini Gallleria Massimo Minini aracılığıyla sergiliyor. Birbirine 90 derece açıyla duran içi eflatun renge boyanmış iki içbükey aynanın karşısında durduğunuzda kendi tersine görüntünüzü burnunuzun dibinde uzayda üç boyutlu olarak görüyorsunuz. Etkilenmemek olası değil. Aynı galerinin Sheila Hicks adlı sanatçısı daha çok ip işleriyle ünlü. Nebraska’da 1934 de doğmuş olan sanatçının işleri çağdaş sanatla zanaat arasında gidip geliyor. 5 yıl Meksikada yaşadıktan sonra sanatçı 1964 den beri Parisi mesken tutmuş durumda.
Dokuma ve yapısızlaştırmaları belli ki seyahatlerinden besleniyor Sheila Hicks, çalışmalarını bir süreç olarak görüyor ve antropolojik bir boyuta sahip. Günümüz çağdaş sanatına tekstil malzemeleri empoze etmek Sheila Hicks’e göre tamamen doğal.
Lucio Fontana’nın bir kaç işini gördüm en beğendiklerim Turnabuoni art galerisi ile sergilediği kesik mavi tablosu.
Michel Othoniel’in cam işleri fuarda yerini bulmuştu. Daha kimler yoktu ki? Antonio Tapies, Lucia Koch, Vik Muniz,Flavio Favelli, Ariel Schlesinger, Maria Eischorn, Bernard Lavier, benim hayranı olduğum Jacques Villeglé, Francesco Vezzoli, Niele Toroni ve diğerleri. Liste çok uzun..
Ridley Howard sevdiğim ressamlardandır. Fuarda bir işini görünce buraya taşımadan edemedim
Bir de fotoğrafçı gözüyle sergiyi gezerek Sophie Calle’den Walid Raad’dan David Zwirner ve Bernd ve Hilla Becher’lerin eserlerini görmemezlikten gelmek olmayacaktı.
Her şeyiyle dolu dolu geçen bir 2019 FIAC’ından sonra 2020 yıl sabırsızlıkla çekmeye başladık.
2020 den sonraki fuarla Grand Palais uzunca bir süre bakıma gireceği için Champs de Mars da kurulacak yeni sergi alanına taşınacak. 2023 Paris’te yapılacak dünya Olimpiyatları öncesinde fuarları artık bu bölgede gezeceğiz.
Bu 46. Fiac’da özellikle Asya ve Amerika Birleşik Devletleri’nden gelen uluslararası koleksiyonerler, fuarın kalitesi yükselttiler ve satışları tetiklediler.
Örneğin ünlü Perrotin galerisi şöyle yazdı; FIAC için seçtiğimiz üç kişisel sergi çok ilgi gördü: Genesis Belanger’in tüm eserlerini sattık. Ayrıca Jean-Michel Othoniel ve John Henderson’ın eserlerini de çok iyi sattık. Genç sanatçılar için 50.000 Avro’dan bir milyon Avro’ya kadar değişen fiyatlarla 25’e yakın eser sattık diye beyanat verdi.
Sanat insanı besleyen en güçlü enerji kaynağı, peşini bırakmayalım derim.
fuardan